KENDİME ÖĞÜTLER / ŞİİR/1976/ BEKİR AKKAYA

Bu kez sizlere 25.07.1976 Pazar günü “Kendime Öğütler” adında yazdığım bir şiiri sunmak istiyorum. Bundan tam 32 yıl önce yazdığım bu şiiri yaz tatilinde moralimin bozuk olduğu bir günde Fizme – Karapınar Mahallesinde bir mısır tarlasının içersinde yazmıştım. İşte söz konusu o şiirim.
KENDİME ÖĞÜTLER
Kendim bu yolumuz bir hayli uzak.
Uzak yolu bırak tez gidemezsin.
Gidilecek yerler vahşi ve çorak.
Bu gidilecek yeri sen bulamazsın.

*********
Bu inat düşünce seni yok eder.
Bırak bunları da biraz beri gel
Bu işler kötüdür az kendine gel.
Bu inatla sen iş beceremezsin

*********
Gönül dedim sana kıl namazını.
Büyük sözüne git tut ramazanı.
Nefis kötü şeydir aldatır seni.
Kaybolduğun dağda yol bulamazsın.

*********
Annen ihtiyardır baban ihtiyar.
Sözünü dinleyen olur bahtiyar.
Gönül dediğin de vefasız bir yar.
Deşilir yaralar sardıramazsın.

*********
Anaya söz deme babaya laf yok.
Onlara iyilikte sevapların çok
Bir de of dedin mi lanetliksin çok.
Cehennemden başka yer bulamazsın.

*********
Gönül el işidir karışma sakın.
Bırak vahşiliği sakinlik takın.
Hepsi bir değildir kulları Hakkın.
Söz söylemekle laf geçiremezsin.

*********
Gen gönül gidelim Haktan tarafa.
Bırak kötüleri at bir tarafa.
Adım Bekir ise Soyadım Apa.
Bu kafayla bir yol kat edemezsin.

*********
Gönül sen incitme Anne Babanı
Kötü söz söyleme onları tanı.
Sonra kapı komşu akraban tanı.
Yoksa uçurumdan kurtulamazsın.

*********
Gönül nefis dedin gittin meyhane.
Ne bu kahve dedin ne de kerhane.
Deliye dönmüşsün git tımarhane.
Bu gidişle fazla yaşayamazsın.

*********
Çevreni üzersin kimsem yok dersin.
İyi söylemezsin kötü çok dersin.
Günün her saati bumudur dersin.
Bu dersi okumakla beceremezsin.

*********
Gönül gel diyorum atanı tanı.
Anayı üzenin yoktur vatanı.
Gönül sende yok mu soyluluk kanı.
Bu gidişle Hakkı sen bulamazsın.

*********
Gönül tatlı dille lafı az konuş.
İki söz dinlersen sen birin konuş.
Gönül gittiğin yol fazlaca yokuş.
Yokuşu çıkmayı beceremezsin.

*********
Bırak dedi kodu fazla laf etme.
El yanlış da ise sen bari gitme.
Sormayın kimse sakın söz etme.
Çok konuşursan bil ki yükselemezsin.

*********
Bırak fazla uyku ölüler için.
Gönül haram yeme helaldan için.
Allah’ım Kuranı göndermiş niçin.
Gönül okumadan kurtulamazsın.

*********
Fazla yemek yeme konuşma fazla.
Tutumlu ol gönül çalış çok fazla.
Namaza devam et kış ile yazla.
Gönül başka türlü yol bulamazsın.

*********
İbadet et gönül bırakma namaz.
Aklını çok kullan olma sen gamaz.
Boş zamanlarında çok oku çok yaz.
Kalemi iyi kullan yazdıramazsın.

*********
Anlayana sivri sinek saz derler.
Gönül anlamayana davul az derler.
Sana iyi günler bana “yaz” derler.
Ben Bekirim sen hiç anlayamazsın.

Bekir Akkaya(Apa)
25.07.1976
Aşağıdamlalı (Fizme) -Karapınar Mahallesi/Kumru
Bekir AKKAYA’nın Not Defterinden…

SESSİZ KONSER

Ünlü Virtüöz;
Seyircilere telleri kopuk piyano ile konsere başlar.
Tuşlara bastığı halde ses çıkmadığını anlayan seyirciler tam iki saat konseri dinlerler.
Sonunda Piyanist yorulur ve seyircileri selamlar. Seyirciler ayakta coşkulu bir şekilde piyanisti alkışlar.

İngiltere’de gerçekleşen bu olaydan hemen sonra salonda bulunan TV spikeri Virtüöz’e sorar: Neden yaptın?

Virtüöz şöyle cevap verir : İnsanlardaki aptallığın nereye kadar varacağını öğrenmek istedim.

TV Spikeri öğrenebildin mi? Deyince,

Virtüöz şöyle der: Meğer Sınırı Yokmuş.
Kaynak : ANDRE MAUROİS-Zafer Dergisi, Sayı: 111 Mart-1986
Bekir AKKAYA’nın Not Defterinden…

KALIPÇI/İNŞAAT İŞÇİSİ DESTANI / Bekir AKKAYA/KUMRU.TV

Fındık toplamak yani bizim buralarda amelelik yapmak için ilk işe gidişim 1975 yılında oldu. Giresun-Bulancak’ın bir köyünde 1975 yılında tam bir ay fındık ameleliği yaptım. Gidenlerin çok iyi bildiği çok ilginç ve yorucu bir fındık toplama deneyimi oldu benim için. Ortaokul ve lise yıllarımda yaz tatilimin büyük bir kısmını çalışmakla değerlendiriyordum. Bu yıldan sonra her yıl fındık mevsiminden sonra çok sayıda Kumru dışında fındık toplamaya gittim.
Kısa süren fındık ameleliğinden sonra ise büyük şehirlerde daha uzun bir zaman çalışmak için gurbette inşaat işçiliğine gidiyordum. İlk inşaata gidişim ise 1977 yılında Ankara – Demetevler oldu. 1977 yılından sonra her yıl inşaata gitmeye başladım. Bu inşaat işçiliğim okul yıllarım bitip göreve başlayıncaya kadar devam etti.

1977 yılında ilk inşaat deneyimim Ankara’da gerçekleşti. Bir ay süre çalıştığım Ankara’da epey para kazandım ve hayatımın en çok parasını gördüm. Hemen belirteyim, burada benim patronluğumu iki kişi yaptı. Bana bu iki patronumun çok büyük yardımları dokundu. Geçen ay Kumru’da talihsiz mermer düşme sonucu vefat eden Salih Dikili Ağabeyimle yine Duman Köyünden Necati Ağabeyler benim patronlarımdı. Kendilerinden çok hoşgörü ve yardımlar gördüm. İnşaatta çok acemi olduğum halde beni hep korudular. Daha sonraki yıllarda bugüne kadar onlarla hep görüştüm ve onlara her gördüğümde kendilerine teşekkür ettim. Salih Dikili Ağabeyime Allah rahmet etsin dualarımı iletirken Necati Ağabeye de buradan sonsuz selamlarımı iletiyorum.

Yine Duman Köyünden Abdurrahim’i, Musa Ağabeyiyi, İsa Ağabeyi, Vefat Eden Celal Ağabeyi ve oğlu Resulü ve Faruk arkadaşımı bu zamanda tanıdım. Bunlarla hala görüşür o günleri güzellikle anarız. Hatta Demetevler üçüncü Cadde de kaldığımız kovuşta “O güzel Aşkımıza” Türküsü yüzünden Farukla kavgamız ve bizi hiç ayırmadan izleyen Abdurrahim muhabetini hiç unutamam. Yine aynı kavgadan sonra gecenin iksinde Sali Ağabeyle Necati Ağabeyin Faruk’u kovuştan uzaklaştırmalarını bugün Farukla birlikte gülerek anlatırız. Benim için bu inşaat çalışması ilginç hatıralar barındırıyor. İlk Ankara’yı karış karış gezişim de yine bu yıl gerçekleşmişti.

Daha sonrada çok sayıda uzak vilayetlere inşaatta çalışmaya gittim. Ancak benim için Ankara – Demetevlerdeki ilk çalışmam gücümün de yetmemesi nedeniyle hayli zor olmuştu. İnşaat işçiliği bana çok zor gelmişti.

Bilenlerin bildiği gibi o yıllarda “Destan” denilen şiirler sokakta bir teyp eşliğinde satılır “anneler-babalar” nağmeleri sokakları doldururdu. Bir ölüm ya da garip olaylar destana dönüştürülür ve sokakta güzel bir makamla okunurdu. Alınan destanlar köylerde özellikle kadınların kalabalık olduğu yerlerde sesli olarak destan satanlar gibi okunurdu. Herkesin evinde onlarca destanı mevcuttu. Destan okumak bir marifet sayılırdı. İyi bir destan okumak için iyi bir ses ve iyi bir makam bilmek gerektirirdi. Öğünmek gibi olmasın ama ben o yıllarda aranan bir destan okuyucusu idim. Göz yaşları içersinde günde bir destanı 20-30 kez okuduğum olurdu.

İşte bu nedenle olsa gerek, ben her karşılaştığım durumu destan yazarak anlatmaya çalışıyordum. Yazdığım destanlarda o yıllarda bayağı kabul görüyordu. Şu anda elimde 25-30 o günlerde kuruşlu para vererek aldığım destanlar mevcut. Şimdi ise sizlere Ankara – Demetevlerde inşaatta çalışırken yazdığım destanı paylaşmak istiyorum. Buyurun birlikte okuyalım…

ANKARA-DEMETEVLERDE İNŞATTA (GALIP İŞİNDE) ÇALIŞTIĞIM ZAMAN YAZMIŞ OLDUĞUM VE BÜTÜN İNŞAAT İŞÇİLERİNİN YAŞANTISINI KENDİ BİR AYLIK İNŞAAT YAŞANTIMDA ANLATAN DESTANIM (1977)/BEKİR AKKAYA/WWW.KUMRU.TV

Ben kalıp işçisi dert dile geldi.
Dertlerim birikti işte bu sergi
Her gelen geçenler halimi sordu
İşte anlatıyom dinlemek ister.

Sabah saat sekiz aldım keseri
İnşaat işi bu çalışmak ister.
Başka iş çok kolay, zor değil serseri
Her işi önceden denemek ister.

Elimde keserim belimde çivi
Üç gün durmak ile özledim evi
Bir kilo geliyor, gömleğin kiri
Boş zaman bulup ta yıkamak ister.

Çalışmak zor değil, inşaat zordur.
Kereste çok fazla ismi de boldur.
Bunların en başı meşhur beşondur.
İleri geriye taşımak ister.

Kısa tahta ise ismi klapa
İşçiyim, Bekirim soyadım Apa.
Yüksektir inşaat, en yüksek kata.
Kılapa, beşonu taşımak ister.

Burası Ankara Demetevlerdir.
İşçisi kan ağlar keyfte beylerdir.
Sıcak ter döktürür beni ağlatır.
Bu gibi anlarda sabretmek ister.

Öğünlük belimde keser elimde
Çivi çakmaktayım tahta önümde
Beşonu, onbeşi hem de yanımda.
Çiviyi çakmaya izan el siter.

Kalıp işi Kalıp kelepçek vardır.
Mayası var, kiriş, kanadı kaldır.
Kertseler çoktur hem de ağırdır.
Kaldırmak için de çok kuvvet ister.

Paslandım kirlendim, çivi kiri bu,
Şu beyaz bir günde simsiyah oldu.
Yattığım yerler çöplerle doldu.
Odayla samanlığı tanımak ister.

Tahtalar ağırdır çakması zordur.
Acemiysen eğer, ikaz da boldur.
Çiviyi çakması acemiye zordur.
Tez öğrenmek için çok dikkat ister.

İşçiye namaz yok oldum beynamaz.
Bu böyle giderse namaz kılınmaz.
Saat on ikidir, göz uyku tutmaz.
Çalışmak içinde dinlenmek ister.

Yataklar perişan ahırdır sanki.
Çektiklerim bana veriyor sancı.
Her yerimiz yırtık modadır sanki.
Bu modadan kalıpçı kurtulmak ister.

Tahtalar çividir batar ayağa.
Keser sapı veya koşun dayağa.
Almıştır eline başlar vurmaya.
Gezer iken yavaş ve dikkat ister.

Sabah er kalkılır, gözler şişmiştir.
Ne ekmek bulunur, ne de yemek pişmiştir.
Yüzler yıkanacak suda bitmiştir.
Az buçuk yüzü de yıkamak ister.

Her şey para burda su da paradır.
Su bulunmaz bazen bizi aratır.
Her gün bize tam elli lira harcatır.
Para için çokça çalışmak ister.

Ekmek, helva tahta üstünde yenir.
Tek helvaya öğle yemeği denir.
Bilmeyenler bizi keftedir sanır.
Bilmek için inşaata çalışmak ister.

İşçilerin derdi çok, anlatmakla bitmez.
Yazılsa deftere kalemler yetmez.
İşçiler gariptir, zenginler bakmaz.
Söz çok uzar burda kemeyi ister.
Bekir Apa (Akkaya)/Ankara/Demetevler/26.06.1977
Bekir AKKAYA’nın Not Defterinden…
http://www.kumru.tv

DAĞGÜVEZİ ÇATAĞI KURANI KERİM KURSU(1973)-ŞİİR/BEKİR AKKAYA/KUMRU TV

Dağgüvezi Çatağı Kuranı Kerim Kursu benim tam üç yıl kaldığım Kuranı Kerim Kursu. Hocalarımız Halil Tatlıgül (Kumru Çokdeğirmen Köyünden-Allah Rahmet Eylesin), Mehmet Bahar (Fatsa Meşebükü’nden-Allah Rahmet Eylesin) ve Mehmet Boladı (Biz Albay derdik-Fatsa Göküy Köyünden…)
Aşağıdaki destan ya da şiir 02.12.1973 tarihinde benim tarafımdan(Bekir AKKAYA) yazıldı. Çok sayıda hatıramın olduğu kurs için o gün yazdığım bu şiir yüzünden hocalarım tarafından cezalandırıldım. Ayrıca bu şiir yok edildi. Ancak ben bu şiiri bir kabın yapraklarını birbirine yapıştırarak arasına saklamayı başardım. Bugün bana göre çok sıradan olan bu şiirin neden yasaklandığını ya da neden cezalandırıldığımı hala bilmiyorum. Bu kez notlarım arasından bu şiiri seçtim…
İşte 1973 yılında yazdığım o şiir.

Kumru’dan çıkınca yüreğim sızlar.
Beni gurbet ellerine attılar.
Kursta beni arkadaşlara kattılar.
Derdimi bir parça anlatacağım.

Kursa gelince doldu yüreğim.
Toprak değilim ki yere gireyim.
Arkadaş yok derdi ben anlatayım.
Böylece günlerim geçiyor baba.

Aylar geçe geçe açılıyorum
Arkadaşlar içine katılıyorum
Canım sıkıldıkça kitap okuyum
Böylece günlerim geçiyor anne.

Adım Bekir Apa dertlerim çoktur.
Böyle kurs dünyada bir daha yoktur.
Kursun olduğu yer çokta soğuktur.
Ağlaya sızlaya geçiyor günler.

Sabah salasında kalkıyor herkes.
Soğuk zaten çoktur es rüzgârım es
Durmuyoruz hiç boş yapıyoruz ders
Dersi yapa yapa geçiyor günler.

Sabah salasında uyanamazsan.
Uyanmadığına pişman olursun.
Hocanın elinde büyük bir dayak.
Kaçmaya saklanmaya bir yer ararsın

Ezan okundu mu kapı kitlenir.
Tezden kalkmayanlar içerde kalır.
Hoca ise eline bir soba alır.
Ağlaya sızlaya namaz kılarsın

Sabah saatinde yemek vaktinde
Bir tabak yemek yenir bir kapta.
Yersin mercimeği başka şey yokta.
Kurdu seçe seçe bıkar kalırsın.

Dersimizi sorarsan dersimiz iyi
Kimimiz Arapça okur kimimiz beyi
Hocamızı sorarsan Fatsa’nın beyi
Arapça okurken hayret kalırsın.

Hafızları sorarsanız pek fazla vardır.
Arapça okuyanlar Sübyanlardandır
Bir Hocamız vardır Gölköyündendir.
Hafızlığını bilsen bülbül sanırsın.

Öğle olur yemek vaktide gelir.
Herkes bir tabağı eline alır.
Yediğimizi görenler, hayvan yer sanır.
Pancar yiye yiye bıkar kalırsın.

Her gün pancar pancar iyi de olsa.
Yiyemediğimiz pancar tabakta kalsa.
Ahcmız bunu hemen de görse
Lafı söylerken bakar kalırsın

Akşam olur yemek vakti de gelir.
Arkadaşlar eline bir tabak alır.
Yine meşhur pancar başa güreşir.
Yiye yiye bunu bıkar kalırsın.

İkinci yemekte incir hoşafı
Yaparsın içinde güzel kurt ağı
Koydurduğun komposto pancar tabağı
Kurdu yiye yiye şifa alırsın.

Sıhhatimiz iyi iyi dersimiz.
İmanımız iyi siyah fesimiz.
Yüz kişiyi bulur bizim sayımız.
Talebeyi görünce şaşar kalırsın.

Yazma Bekir Apa bu kadar yazma.
İyilik görmeyle kötülük yazma…
Sana da verirler güzel bir ceza…
Bunu yazdığına pişman olursun.
02.12.1973
Bekir Apa(Akkaya)
Kuran Kursu Talebesi
Bekir Akkaya’nın Not Defterinde…20.04.2008/Kumru
KAYNAK : WWW.KUMRU.TV

SENE 76 ŞİİRİ BÖYLE (1976)-Bekir AKKAYA

Bekir Akkaya www.kumru.tv‘de yazdığı köşesinde bundan tam 32 yıl önce yazdığı “sene 76 şiiri böyle” adlı şiirini yayınladı. İste O şiir.. Bundan bir süre önce geçmiş yıllarda aldığım notları sizlerle paylaşmaya karar vermiştim. Bugün de sizlerle bundan tam 32 yıl önce yani 20 Eylül 1976-Yaz Tatilinde yazdığım bir şiiri paylaşmak istiyorum. Bu şiiri, o yılı yaşayan orta birinci sınıfta bir öğrenci duygularına dönerek okumanız arzu ederim. Çünkü ben 1976 yılında bu şiiri yazarken orta 1. sınıfta idim…Bekir AKKAYA/KUMRU

“SENE 76 ŞİİRİ BÖYLE”
Kırmızı gül ise sarı diyorlar,
Helalı bırakıp, haram yiyorlar,
Doğru söz konuşsan deli diyorlar,
Sene 76 şiiri böyle…

Gece uyumazlar meyhanelerde,
Sevişip dururlar kerhanelerde,
Doğrular gitmişler iyiler nerde,
Sene 76 şiiri böyle…

Paraya çokları baba diyorlar,
Dünya yetmiyormuş aya gidiyorlar,
Din ile imana çok sövüyorlar,
Sene 76 şiiri böyle…

Oğul dinlemiyor baba laf söyler,
Fakirler ağlıyor keyfinde beyler,
Kızı anneye de çok geri söyler,
Sene 76 şiiri böyle…

Camide insan yok sokaklar dolu,
Kimi sağı tutar kimisi solu,
Bunların her biri şaşırmış yolu,
Sene 76 şiiri böyle…

Plajlar doludur yüzmek bedava,
Kızı da oğlu da hep bir arada,
Çok fazla konuşmak derin yara da,
Sene 76 şiiri böyle…

Moda diye kızla genci belirsiz,
Kız sokakta gezer evden habersiz,
Haftanın bir saati geçmez kumarsız,
Sene 76 şiiri böyle…

Kızlar giyer pantolon oğlan da saçlar,
Birbirini kovalar lüzumsuz maçlar,
Zengin zaten toktur çoğaldı açlar
Sene 76 şiiri böyle…

Mini etek çıktı fistan kısaldı,
Soyunan çuvaldı örtük az kaldı,
Zengini fakiri hepsi de azdı
Sene 76 şiiri böyle…

Dudak cilalandı boyandı yüzler,

Tırnaklar ojedir, sürmedir gözler,
Kötüler çoğaldı, iyiler azlar
Sene 76 şiiri böyle…

Favoriler çenede tırnaklar uzun,
Annesi peşinde gelinlik kızın,
Hiç tadı kalmadı kış ile yazın,
Sene 76 şiiri böyle…

Erkekte saç moda kadında kesmek,
İlerici imiş kadınla kız ile gezmek,
Kim ne derse desin biz ise kızmak,
Sene 76 şiiri böyle…

Paçalar bolardı en azı elli,
Ne karısı belli ne kızı belli,
Annesi kuyruklu kızı püsküllü,
Sene 76 şiiri böyle…

Taşıtlar sayısız kaza çoğaldı
Herkes uçar gider yaya az kaldı,
Hakiki dost gitti sahtesi kaldı,
Sene 76 şiiri böyle…

Moda oldu artık yüksekten bakmak,
Hırsızlık o boldur ev bile yakmak,
Düğünlerde zurna davullu tokmak,
Sen 76 şiiri böyle…

Sigara içerler yaşları sekiz,
Hep geviş getirir ağzında sakız,
Haksıza haklı diyor, haklıya haksız,
Sene 76 şiiri böyle…

Bunları yazamam hepsi yazılmaz,
Seçimler yaklaştı ağızlar durmaz,
Herkesin elinde yalandan bir saz,
Sene 76 şiiri böyle…

Herkes yerindedir, uçanlar gökte,
Sokak ortasında ulur yüksekte,
Kandırır milleti, okur plakta,
Sene 76 şiiri böyle…

Partiler çoğaldı işler değişti,
Dünya hali tımarhaneyi geçti,
Güvenir komşusu, o kuyu aştı,
Sene 76 şiiri böyle…

Talebe çeşittir okullar fazla,
Okunur durmadan kış ile yazla,
Adı Müslüman alay eder namazla,
Sene 76 şiiri böyle…

Sokaklar kavgalı, insanlar densiz,
Ölüler gömülür çıplak kefensiz,
Babada iman yok, evlatta dinsiz,
Sene 76 şiiri böyle…

Herkes taşlı sopa kız ile genci,
Kimi sağcı olur kimi devrimci,
Kimisi ülkücü kimi İslamcı,
Sene 76 şiiri böyle…

Erbakan, Ecevit, Demirel baba,
Türkeş’ten emir var herkes ayakta.
Her gün patlatılır yüzlerce bomba,
Sene 76 şiiri böyle…

Fazla yazmam fazla yazmışım az çok,
Sözlerim acıdır anlarsan soğuk,
Biz de bu şekilde Allah’a kuluk,
Sene 76 şiiri böyle…

Yazarım yazarım bitmez tükenmez,
Sözün acı BEKİR kimse beğenmez,
Düşme yoksa kimse yüzüne gülmez,
Sene 76 şiiri böyle…
Bekir AKKAYA (APA)-20 Eylül 1976-Yaz Tatilinde…Kumru/Fizme/Karapınar
*Bekir Akkaya’nın Not Defteri’nden…*
KAYNAK : http://www.kumru.tv/yazar.asp?yazarid=83&yaziid=92

EĞRİDİR KEMİK HASTALIKLARI HASTANESİ DESTANI(1972)

Tarih 18.07.1972 Salı. Bugün benim için önemli bir gündür. Henüz ilkokulu Fizme Aşağıdamlalı ilkokulunu yeni bitirmiştim. Beş yılda bitiridiğim okula hep lastik cizme ile gidip geldim. Fizme –Karapınar Mahallesinden okulumuzun bulunduğu Ecelli Mahallesi epey uzak bir mesafededir.
Bugün Fizme topraklarında bulunan Dikmeci denilen yerleşim biriminde bir tane ev yoktu. Ağaç ve fındık bahçesinden eser de yoktu. Akpnar Mahallesi denilen yer hemen Dikmecinin altındadır. Oradan Ecelliye varılır. Kumru – Fizme ve oradan Korgan’a giden bugünkü Dikmeci’den geçen yol ilk kez1968 yılında açılmaya başlandı. Biz ilkokula Ecelliye giderken bu yol yoktu. Biz kese denilen yollardan giderdik.

1967 yıllarında bu yıllardan çok fazla kar yağardı. Çevrede Ecelli okulundan başka bir de Dereköy okulu mevcuttu. Diğer okulların hiç biri yoktu. Hatta Duman Köyü öğrencileri de ya Kumru’ya, ya da Ecelli okuluna giderlerdi.
İşte ben bu beş yıllık ilk okul hayatımı lastik çizmelerle gidip geldim.
Arkadaşlarımın ayaklarında ise kara lastik vardı. Ben onları hep hayranlıkla izlerdim. Neden mi? Benim ayağım doğuştan sakat olduğundan. Bu yüzden de hiç lastik türü çizme dışında bir şey giyemiyordum. Çizme kış ve yağışlı havalarda iyi olurdu da yaz aylarında ayağı sıcaktan yakar ve haşlardı.

1968 yılında Kumru-Korgan arasını açan dozer şoförlerinden biri benim ayağımın düzelebileceğini söyledi. Çocuktum ama hem sevindim hem de pek inanmadım. Durumu babama ilettim. Babam önce itiraz etti. Hatta köyden bir çokları “Allah’ın yarattığı düzeltilmez!” dediler. Babam ve annem bu işe sevinmişlerdi ama perde arkasında itirazları aslında ayağımın yapılmasına değil, para bulamama korkusu idi.

İlgili dozer şoföründen gerekli bilgiyi aldık. İsparta-Eğridir’de bir hastane varmış ve burada benim ayak düzeliyormuş. Bildiğimiz bu kadar. Ama kim götürecek ya da para nerden bulunacak?

Bir ara Niksar’dan bugünlerde bizim oralara biri geldi. İlgili Niksarlı şöyle diyordu. “Benim de ayağım böyleydi. İsparta-Eğridir’de ayağımı yaptılar. Bu çocuğun da ayağı yapılır.” Bu kadar bilgiden sonra en azından okulumun bitmesi gerekiyordu.

1970 yılında ilk Fatsa’ya gittim. Nedeni yine benim ayağım. Beni Mehmet Hilmi Memecan adında bir doktora götürdüler. Doktor bize “ Hemen ameliyat yapabileceğini” söyledi. Ama biz buna cesaret edemedik.

İşin doğrusu hikaye uzun ve ben kısa kesmeye çalışıyorum. 1972 yılında ilkokulum bitti. Evdeki ineği sattık ve Mehmet Özbek Hocam’ın beni İsparta’ya götürmeyi üstlenmesi üzerine Eğridir Kemik Hastalıkları Hastanesi hazırlıklarına başladık. Ve nihayet İsparta-Eğridir Kemik Hastalıkları Hastanesine Mehmet Özbek Hocamla, kardeşi Prof.Dr.Abdullah Özbek Hocamla birlikte gittik.

Beni ameliyat eden Doktor İsa Köklü’ye muayenenin ardından hastaneye yatırıldım. Yaklaşık 40 gün kaldığım hastanede sizlere o yıllarda sokaklarda satılan ve okunan “DESTAN”ların üzerimde bıraktığı etki ile eve gönderdiğim mektuba “HASTANE DESTANI” adında işte bu destanı kaleme alarak anne ve babama gönderdim. Şu kadarını söyleyeyim, hastanede yattığım sürede yanımda hiçbir yakınım ve tanıdığım yoktu. Şimdilerde ölüm bile güzel. O zamanlar ne para, ne araba ne de telefon… Hayatın ve zamanın ve özellikle de sağlığın kıymetini bilmek gerekir…İşte size 1972 yılında Eğridir Kemik Hastalıkları Hastanesinde yazdığım o destan…

EĞRİDİR HASTANESİ DESTANI

İsparta-Eğridir.18.07.1972.Salı
Kıymetli Anneciğim ve Babacığım,
Bu destanı kendim yazıp uydurmuşumdur. Bu destanda hiçbir yalan yoktur. Detanı yazmadan önce sana ve babama selam eder ellerinizden öperim. İsparta-Eğridir.18.07.1972.Salı

Eğridir’e vardım sarardı yüzüm.
Kesildi dermanım görmüyor gözüm
Yalan değildir doğrudur sözüm
Ameliyat olmadan çok korktum anne.

Eğridir’in üstü büyük Karadağ
Ameliyat olan bacağım sol değildir sağ
Korkudan eridi yarım kilo yağ
Doktoru görünce çok korktum baba.

Doktoru makamında bulamak
Adamlarda yoktu kimseye soramak
Dura dura orda rezil olamak.
Rezil olması da çok zordur anne.

Sabahtan kalktık doktoru bulduk
Ayağım iyi olur mu diye de sorduk
İyi olur deyince baya serhoş oldum
Öyle deyince çok korktum baba.

Eğridir Gölünün içinde ada
Halı dokuyorlar hususi oda
Dünyanın dutları sanki orada
ağıza sığmıyor doğrusu anne

Hastaneye vardım hasta doluydu
Kimi bacaktan yatmış kimi koluydu.
Kimsi hep ölmüş kimi solurdu
Ben bunlara çokça acıdım baba.

Yaralıları görünce yaramı unuttum
Bunları görünce ben hepten korktum
Bacağımı bağırtılardan unuttum.
Bunların yanında bacağım iyiymiş anne.

Kimisi bacaktan kimisi belden
Kimisi kulaktan kimisi elden
Kimine yel esse düşüyor yelden
Ben çok iyiyim iyiyim baba.

İsmimi sorarsan ismim Bekirdir.
Yazdığım tarih 1972’dir
Bunlara inanmayan bükeç katırdır
Bir hafta sonra gelirim anne.

Daha ne yazayım selamlar şimdi.
Bekir yazdı bunu durmadı kendi.
Selam ediyorum anneme şimdi
Hasretle öperim annem elinden

Şimdi baba sana selam ederim.
Gurbete düştüm böyle imiş kaderim.
Baba ellerinden hürmetle öperim.
Ben çok iyiyim iyiyim baba

Ayşe kardeşime ederim selam
Yazma oldu elimde yazdığım kalem
İzeymablam ile Ayşeye selam.
Hasretle ellerinden öperim.

Aşağıda olan Hayri’ye selam.
Babası olan Selver’e selam.
Bastana ederken yazmıyor kalem.
Hayın olduğunu kalem anladı.

Bütün köydekiler size de selam.
Arkadaş ve komşu sizi unutmam.
Bizim destan bitti, şimdilik tamam.
Büyüklerin ellerinden öperim.

İsmim Bekir imiş dertlerim çoktur.
Derdim çok iken dermenı yoktur.
Ayağıma çakılan demirden oktur.
Elbet bir gün iyi olurum anne…
Bekir AKKAYA(APA)/18.07.1972/EĞRİDİR KEMİK HASTALIKLARI HASTANESİ
“Bekir Akkaya’nın Not Defterinden…”

Bir Kitabı Okurken Yararlı Bir Şekilde İşaretlemek

– Bekir Akkaya’nın Not Defteri’nden…(1976)-

1. Esas noktalarla, önemli ve kuvvetli deyişlerin altını çizmek.
2. Önceden altı çizilmiş olan bir deyişin önemini belirtmek üzere sayfa kenarlarına dikey çizgiler çizmek.
3. Kitaptaki en önemli on ya da 20 deyişi iyice belirtmek için sayfa kenarlarında, idareli bir şekilde çeşitli çeşitli işaretler kullanmak.
4. Yazarın tek bir görüşü geliştirirken ele aldığı noktaların sırasını belirtmek üzre sayfa kenarlarına rakamlar koymak.
5. Kitabın daha neresinde yazarın, işaretlenen nokta ile ilgili başka noktalar ele aldığını belirtmek, çok sayıda sayfalarla birbirlerinden ayrılmış olmalarına karşın yapıları bir kalan görüşleri bağlamak üzere sayfa kenarlarına öteki sayfaların numaralarını yazmak.
6. Önemli sözlük ya da tümceleri çember içine almak.
7. Okunan bölümün kafamızda yarattığı soruları, (belki cevaplarını da) kaydetmek. Karışık bir tartışmayı basit bir deyiş haline getirmek. Baştan sona kitaptaki belli başlı noktaların sırasını, belirtmek üzere sayfanın kenarlarına ya da alt ve üst kısımlarına notlar almak. (Mortımer j. ADler’den Naklen (Bilim Teknik, Sayfa : 84 Kasım -1974 )
Bekir Akkaya’nın Not Defteri’nden…11.12.1976

KÖYÜM (1976) –ŞİİR ( Bekir AKKAYA’nın Not Defterinden)

Aşağıdamlalı köyümün adı
Gayet çok iyidir, havası tadı
Köyümün içini fitnelik aldı
Geçen günlere biz evlada deriz.

Mahallem Karapınar ismine bakın
Mahallemde iyi doğrudan sakın
Sakınmak istersen komşundan sakın
Eski komşulara elveda deriz.

Köyümüzün vardır aza ağası
Bir azamız vardır kazma kafası
Az fazla konuşsan kızar kafası
Eski azalara elveda deriz.

Bulunur sokağın fazla dayısı
Bunları yazamam çoktur sayısı
Ağalık taslıyor dağın ayısı
Bunlara artık biz elveda deriz.

Herkes birbirinden üstün sayılır
Kadınlar dedi koduya fazla bayılır.
Köyümün karısı erkek sayılır
Artık erkeklere elveda deriz.

Mahallem hanımı modaya uyar
Kadın isterse erkeği kovar
Söz dinletmez ise dayakla döver
Biz erkekliğe artık elveda deriz.

Ramazanı gelir hocası yoktur
Köyümde sonradan görmeler çoktur
Moda denildi mi uyanlar çoktur.
Eski modalara elveda deriz.

Karılar erkektir, erkekler karı
Kızların elinde Maltepe dalı
Köyüm ilerdedir artistler yarı
Yeşilçam’a artık elveda deriz.

Yeter artık yeter söyletme beni
Ben Apa’yım iyi tanırım seni
Köyümde kötü çok iyiler hani
Biz köyümüze artık elveda deriz.
Bekir Akkaya (Apa) 29.08.1976
*Bekir AKKAYA’nın Not Defterinden*

KÖYLÜ KARISI (1976) –ŞİİR -Bekir Akkaya’nın Not Defterinden…

Değerli Dostlar,
Çocukluğumuzdan başlayarak bu yaşa gelinceye kadar her birimizin bir çeşit alışkanlığı mutlaka vardır.
Bunlardan bir de anılarımız, hatıralarımız ve tuttuğumuz notlardır.


Bundan bir kaç ay önce eski biriktirdiğim arşivlerin büyük çoğunluğunu çuvallara doldurarak uzak bir yerde yaktım ve bir kısmı hala bulundukları yerde beni rahatsız ediyor. Birkaç çuval kitapta bu yok olmadan kurtulamadı. Yaş ilerledikçe bilmiyorum bana mı öyle geliyor ama şahsen o birikintiler gözümde anlamsızlaşıyor.

En azından geçmişte tuttuğum notlardan bir kısmını zaman buldukça internet ortamına taşıma kararı aldım. Bu bazen bir şiir, bazen bir söz, bazen bir kitap özeti olacak. Yine bu notlar tuttuğum not defterinde o tarihte nasılsa öyle internet ortamına taşınacak. Kesinlikle bir düzeltme de yapılmayacak. Bu notlar belki bir fotoğraf, belki bir anı ya da hatıra olacak.

Kısaca “Bekir Akkaya’nın Notları’ndan” başlığı ile yayınlanan dokümanlar, günceli değil geçmişteki tuttuğum not defterinden ve büyük çoğunlukla bizim akranlarımızın nelerle meşgul olduklarına da bir kaynaklık teşkil edecektir.
Hata ve noksanlıkların o günkü yaşımızdan kaynaklandığını belirterek şimdiden hoş karşılayacağınıza inanıyor hepinize saygılar sunuyorum. Bekir AKKAYA/KUMRU
İşte size Apa soy adımla 1976 yılında yazdığım “Köylü Karısı” Başlığı ile yazdığım bir şiir. (Not: 1978 yılına kadar babamın soyadı “APA” idi…)

KÖYLÜ KARISI (1976) –ŞİİR

Acısı dinmiyor çok insanların
Bunların birisi köylü karısı
Bu yazdıklarımı yalan sanmayın
Ah gidi vah gidi köylü karısı

Köylü karıları çeker çok cefa
Şehir karıları sürsünler sefa
Bu gerçek olayı duyun bir daha
Ağlayıp ta gider köylü karısı

Sabah olur erken kalkıyor karı
Soğuk rüzgârlarla yüzler sapsarı
Cefa ile ömrü geçirdi yarı
Hiçte gün görmüyor köylü karısı

Sabah yemek yapar ev işi onun
Ekmek pişirecek yapacak somun
İstersen köylünün kendine sorun
Yaşamak istemez köylü karısı

Çocuklara bakmak elbette işi
Oduna götürür evdeki eşi
Ağarmış saçları dökülmüş dişi
Ah çektikçe çeker köylü karısı

Hayvan otlar karı çocuk sırıtında
Uzak yerden gelir yükün altında
Er kalkıyor zaten geç te yatınca
Yorgunluktan uyumaz köylü karısı

Dertler dile geldi söyletme (AKKAYA) Apa
Şehir karılarını koyalım rafa
Çeker durmaz zahmet bilmez ki sefa
El altında ölür köylü karısı

Bekir (APA) AKKAYA/ 10.09.1976