KUMRU İHL TARİHÇESİNE DAİR BİRKAÇ NOT / AHMET ÇAPKU

Hemen hepimiz ömrümüzün muhtelif devrelerinde bazı kurumların içinden geçeriz. ‘Falanca yerde olduğum yıllarda’ diye söze başladığımız olur. Orta öğretim, lise, üniversite, askerlik, filanca yerde işçilik, yurt dışı, filan yerde görevli olmak bu tür devrelerdendir. Kimi insanların ömrünün bir zamanı herhalde ‘imam hatip yılları’ şeklindedir.

Gerçekte içinden geçtiğimiz kurumların tarihini/ özgeçmişini bilmekte fayda vardır. Sınıflarında okuduğumuz, sıralarında ders yaptığımız okullar acaba hangi gerekçelerle o hale getirilmiştir, kimlerin emeği vardır, oralarda neler olup bitmiştir, kimlerin oraya dair görüşü nedir ve niçin? Ağaç vardır ulu çınar adını alır, ağaç vardır kavak vb. adını alır. Adlarına göre ona ömür, asalet, değer biçeriz. Benzeri durum kurumlar için de geçerlidir. Firmalar bile ‘şu kadar yıldan beri’ diyerek kendilerini tanıtırlar. Buna göre imam hatip okulları/liseleri nedir sorusuna şöyle bir değini yapabiliriz.

I.

Bu konuda derli toplu bilgi için Halis Ayhan hocanın Diyanet İslâm Ansiklopedisi’nde kaleme aldığı ‘İmam-Hatip Lisesi’ maddesine bakabiliriz. (DİA, C. 22, sf. 191-193).

“İlk defa 1913 yılında imam ve hatip yetiştirmek üzere ‘ıslah-ı medâris’ proğramı çerçevesinde Medresetü’l-eimme ve’l-hutabâ adıyla bir okul açılmıştır. 3 Mart 1924 tarihli 430 sayılı Tevhid-i Tedrîsat Kanunu’nun 2. maddesine göre… bütün medreseler kapatılmıştır. Aynı kanunun 4. maddesi gereğince yirmi dokuz merkezde ilkokula dayalı olarak dört yıllık İmam-Hatip mektepleri açılmış… 1929-1930 öğretim yılında ise [bu okullar] tamamen kapanmıştır…
Genellikle kabul edildiğine göre bu okulların kapanmasının asıl sebebi sorumlu makamların ilgisizliği ve mezunlarının, gerek öğrenimlerini sürdürme gerekse meslek elemanı olma açısından istikbale dair bir beklentilerinin kalmamasıdır… Dolayısıyla İmam-Hatip Mektebi mezunları için din görevliliği cazip olmaktan çıkmış, bu görev tamamamen fahrî olarak yürütülmeye başlanmıştır…
1933’te İstanbul Darülfünûnu İlahiyat Fakültesi’nin kapatılması…
1946’da ilkokullara din bilgisi dersleri konması yönünde teklifler gündeme gelmişse de dönemin başbakanı Recep Peker bu talepleri reddetmiştir… Dönemin Diyanet İşleri reisi Ahmet Hamdi Akseki de bir raporunda camilerde halka namaz kıldıracak ve hutbe okuyacak imam ve hatip yokluğundan şikayet ediyor…
İlk defa 15 Ocak 1949’da İstanbul ve Ankara’da olmak üzere İmam-Hatip Kursu adıyla on aylık bir öğretim kurumu açılmış, daha sonra bunların sayısı ona çıkarılmış… 13 Ekim 1951 tarih ve… İmam-Hatip okullarının açılmasına karar verildi ve bu karardan dört gün sonra yedi ilde ilkokula dayalı ortaokul seviyesinde dört yıllık İmam-Hatip okulları öğretime başladı. 1954-1955 öğretim yılında bu okulların üç yıllık lise kısmı da açıldı…
ilki 1959’da İstanbul’da olmak üzere Yüksek İslâm enstitüleri açılmıştır. 4 Kasım 1981 ve… 20 Temmuz 1982 tarih… ile İlahiyat fakültelerine dönüştürülene kadar bu okullara sadece İmam-Hatip Lisesi mezunları kabul edilmiştir.

4 Ağustos 1971 tarih… İmam-Hatip okullarının orta kısmı kapatılırken lise kısmı üç yıldan dört yıla çıkarılmıştır… 1972’de yayımlanan ‘Milli Eğitim Reformu Stratejisi’yle ilgili kararname ile İmam-Hatip Okulu adı İmam-Hatip Lisesi şeklinde değiştirilmiş…1973’te… Hem mesleğe hem de yüksek öğretime hazırlayıcı proğramlar uygulayan öğretim kurumları şeklinde tanımlanarak… Yüksek İslâm enstitülerine girebilen mezunlarına çeşitli yüksek öğretim kurumlarına girme imkanı verilmiş… 1983 tarih … aynı haklar korunmuştur.

16 Ağustos 1997 tarih ve… diğer meslek liseleriyle birlikte İmam-Hatip liselerinin de orta kısmı kapatılmıştır.

İmam-Hatip okullarının açılmasını sağlayan kamuoyunun başlagıçtan itibaren bu okullardan asıl beklentisi, din hizmetlerini yürütecek ve toplumun dinî konularda bilgilenme ihtiyacını karşılayacak ehliyetli elemanların yetiştirilmesiydi. Gerçekten İmam-Hatip okulları bu beklentiyi karşılamada büyük ölçüde başarılı olmuştur… 1999 verilerine göre Diyanet İşleri Başkanlığı kadrolarında görev yapanların yaklaşık % 92’sini İmam-Hatip Lisesi veya fakülte ve yüksek okul mezunları oluşturmaktadır.

Türkiye’de genel olarak yaygın öğretimde başarı seviyesinin düşük olduğu bilinmektedir. Buna rağmen halkın dinî ve din dışı konulardaki bilgi ve kültürünün yükseltilmesinde İmam-Hatip liselerinin büyük katkısının olduğu muhakkaktır… Türk toplumuna dinin doğru öğretilmesi büyük ölçüde İmam-Hatip liseleri sayesinde mümkün olmuştur…
Öte yandan ülkenin birçok yerinde çocuklarının okullarda öğrenim görmesini istemeyen, özellikle kız çocuklarını okutmamakta direnen halk kesimlerinin bu zihniyetten kurtarılmasında en büyük pay İmam-Hatip Lisesi’nden yetişmiş gençlere aittir. Büyük çoğunluğu köy çocuğu olan bu yeni nesil, daha okul sıralarında iken düzenlenen halka açık dinî ve kültürel proğramlarla çeşitli yarışmalardaki başarılarıyla toplumun güvenini, ilgi ve desteğini kazanmış…”

II.

Kumru İmam Hatip Lisesi’ne dair hafızamdaki şu bilgileri zikredebilirim. Benim bildiğim İmam Hatip Lisesi binası Fizme yolundaki bir binada idi. Epeyce talebe vardı. Bu talebelerin kimi Kumru’da ikamet eder, kimi kiralık evlerde kalır ve kimi de köylerine gidip gelirdi. Talebelerinin çoğunluğu köylü çocuğuydu. Eğitim öğretim zamanlarında talebelerin okula dönüşüyle birlikte Kumru sokakları şenlenir, esnafın yüzü gülerdi. Giyim kuşam açısından tektip olma şartı herhalde yoktu fakat çeket, pantolon ve kravat resmi talebe olarak giymeleri gereken kıyafetti.

Ben 1983’lü yıllarda Kumru Merkez Kur’an Kursu’nda okuyordum. Haliyle İmam Hatip’e veya Lise’ye giden talebeler gibi olmayı ne çok arzulardım! Ellerinin altında bir yığın kitap, gruplar halinde neşeli halleriyle sokaklardan geçip okullarına giderlerdi. Okul çıkışı akşam öncesi mutlaka Kumru’nun ana caddesini baştan başa şöyle bir arşınlarlardı.

Bizim evimiz Karacalı Mahallesi’nde idi. Zamanın şartları gereği evimizin iki odasını, babam talebelere kiraya vermişti. Üçer kişilik odalarda altı talebe vardı. Ben ise babamla evimizin mutfağında kalır, gündüzleri her birimizin okuluna, işine giderdi. Çok iyi hatırlıyorum, özellikle kış mevsiminde yatsı sonraları İmam Hatip Lisesi’nin müdürü Muhammet Erdoğan bey yanında bir iki hoca ile birlikte talebeleri kontrol için ani baskın şeklinde gelirlerdi. Talebeler bundan hayli tedirgin olurlar, sigara içenler varsa paket ve izmariti mümkün mertebe saklama ihtiyacı hissederdi. Hocalar neleri kontrol ederlerdi? Herhalde talebeler ders çalışıyor mu, ihtiyaçları var mı, talebeliklerine yakışmayan tavırları söz konusu mu gibi durumları denetlerlerdi. Bu durum hocalar ve talebeler arasında gayet normal karşılanır, herhangi bir ‘özgürlük’ sorunu olarak görülmezdi. Hocaların kahvehane denetimleri yaptıkları ise cümle âlemce bilirdi.

1992-94 yılları arasında Kumru İHL’nin yeni binasında okudum. Okul binası şehrin Fatsa tarafından girişinin biraz yukarılarına düşüyordu. Talebelerin sayısı hayli fazla olduğu için derslik sıkıntısı vardı. Okulun genişçe ve fakat düzensiz bir bahçesi vardı. Laboratuar vardı lakin talebelerin oraya girip ders yapabileceği kadar müsait miydi? En azından okul laboratuarında ders yapmadığımızı hatırlıyorum diyebilirim. Okul kütüphanesi de mevcut değildi. Hakeza spor odası da yoktu. Kışın kısa günlerinde kimi talebeler ikindi namazını kılabilmek için zorluk yaşardı. Son sınıf talebelerine tatbikat yaptırmak için uygun bir yer de yoktu. Bu açıdan o zamanları sıra üstlerinde sınıflarda namaz kılan talebeleri hatırlarım. 1993’te (?) Kumru Yaylak Camii ibadete açılınca bu konuda bir ferahlama olmuştur.

Yeni bina ihtiyaca binaen belki biraz da acele ile yapılmış olsa gerektir. Bilindiği üzere hemen her önemli binanın mimarîsi, oradaki insanların şahsiyetlerinin oluşumunda etkilidir. Galatasaray-ı Mekteb-i Sultani binasının giriş kapısına ve mimarisine bakıldığında söylemek istediğimiz anlaşılır. Aslında bu sorun günümüzde hemen bütün mimarimizle ilgilidir diyebiliriz. Söz konusu durum şayet bir neslin eğitim öğretim gördüğü mekan ise daha bir önem kazanacağı şüphesizdir.
Okulumuzun hemen girişine kavak ağaçları dikmişlerdi. Sonraki yıllarda bunların kesilerek yerlerine başka fidanların dikilmiş olduğunu görmüştüm. Acaba okul önüne kavak ağacı gider mi? En azından yetişen neslin bunları dikkate alması gerekir herhalde. Bir keresinde şöyle bir konuşmaya şahit olmuştum: Müdür yardımcısı Abdulkadir Hocaoğlu hocamızın evine ziyarete gitmiştim. Müdürümüz Ahmet Hocaoğlu o akşam, kardeşi Abdulkadir beyin evine gelmişti. Ahmet hoca, okula yeni derslik yapılabilmesi için Tevkür’de ve bilmem falanca köylerde şu kadar ağaç olduğunu, bunların taşınmasının nasıl olacağını kardeşine soruyor, ondan fikir alıyordu. Demek ki, okul idarecilerimiz hafta sonu tatillerini bile okulun tamiri, ihtiyaçları için harcıyorlardı. Tamamen bir hasbîlik söz konusu idi. Benzeri şekilde okulun iç ve dış sıvası yapılırken nice talebenin hafta sonları oraya yardıma koştuklarını duymuştum. Öyle anlaşılıyor ki, oradaki okulun yapımında ve çevre düzenlemesinde halkımızın, hocalarımızın ve talebelerin el ele gönül gönüle birliktelikleri söz konusudur. Eldeki imkanlar ölçüsünde ne yapılabiliyor idi ise o yapılmaya çalışılmıştır. Bu nokta önemli ve kayda değerdir. Buna göre içinde ilim tahsil ettiğimiz okul binasının hangi şartlarda yapıldığı dikkate alınarak değerlendirme yapılmalı ve daha iyisinin nasıl olabileceği üzerine kafa yorulmalıdır kanaatindeyim. Her şeyden evvel türlü çeşit yokluk ve sıkıntılar içinde o binayı inşa edenlere teşekkür borçluyuz.

O zamanlar derslerimiz sabahleyin başlar öğlen sonrası üç ders ilavesiyle günlük olarak sekiz ders yapılırdı. Meslek dersleri yanında edebiyat, sosyal, felsefe, fen dersleri de görülürdü. Lise yıllarında bölüm seçilir isteyenler edebiyat/sosyal isteyenler fen bölümlerinde ders görürlerdi. Talebenin önü açıktı, bugünkü gibi kat sayı uygulaması yoktu. Dolayısıyla muhtelif alanlarda okumak isteyen talebe belli ölçüde dini bilgi ile mücehhez olurdu. Zira son sınıf talebelerine namaz kıldırma tatbikatı yaptırılır, kendi sahalarında yetiştirilirlerdi. Kandil gecelerinde Merkez Camii’de okunan mevlidlerde İHL talebeleri de yer alırdı. Yıl sonu futbol müsabakalarının epey çekişmeli geçtiğini hatırlarım. Kumru Lisesi talebeleri ile Kumru İHL talebeleri arasında bilebildiğim kadarıyla kayda değer bir dostluk ortamı vardı. Herhangi bir husumetin olduğuna şahit değilimdir. Bahar sonlarında kimi hocalarla birlikte beş on kişilik talebe gurubunun Ericek Yaylası’na pikniğe gittikleri olurdu. Bunlardan birine ben de katılmış ve çok hoşça vakit geçirmiştik.

Okulda adı saygı ile anılan nice hoca olmuştur. Kimileri disiplin yönünden kimileri esprileriyle kimileri ise derslerdeki hoca talebe samimiyeti itibariyle zihinlerde yer etmiştir. Bu durum son sınıfların çıkardığı yıllıklara da yansımıştır. Matematikte Cemal Cürebal hocamız, edebiyat dersinde Aliye Ayız hocamızı unutmamız ne mümkündür? Bu manada hocalarımıza ait hatıralar bir kitap çapındadır denilebilir. Kanaatimce okuldaki hocalarımız talebelere ellerinden geldiği ölçüde yardımcı olmaya çalışırlardı. Şu kadar var ki, müzik derslerine genellikle meslek dersleri hocalarımız girer, birkaç ilahi öğretirlerdi. Benzeri durum spor, resim ve yabancı dil dersleri için de geçerli idi. Dolayısıyla öğrencilerin kabiliyetlerini keşfedip onları kabiliyetleri doğrultusunda yönlendirecek söz konusu derslerin hocalarından belli ölçüde mahrum idik. İmam Hatiplerden bu sahalarda ses getirici kişilerin fazla çıkmaması belki de bununla bir şekilde ilgilidir. Dikkat edileceği üzere talebelerin kabiliyetlerinin keşfedileceği önemli sahalar adı anılan derslerdir herhalde. Buna göre İHL’den mezun olan talebenin bilgi dağarcığında belli bir birikim ve İmam Hatiplilik şuuru olurdu. Ancak mezun olan talebenin kendi ifade edebileceği bir yabancı dili, sanat birikimi, edebî etkinliği arzu edilir seviyede olmazdı. Büyükşehirlerin kaliteyi yakalamış İmam Hatipleri için bunlar muhtemelen mümkün şeylerdi fakat Kumru gibi yerlerdeki okullar için bunlar oldukça zor şeylerdi. Ahlak ve tarih noktasında İmam Hatiplilik şuurundan şahsen şunu anlarım: Bu toprakların çocukları olarak bizlere devredilen tarih bilinci ve kültür mirasına sahip çıkarak bunları dinî duyarlılık ile birlikte sonraki nesillere daha zenginleştirerek aktarmak.

Kumru’ya İmam Hatip Lisesi’nin açılmasında Ali Peru amcanın epey emeğinin olduğunu kendisinden duymuştum. Bu başlı başına bir söyleşi konusudur. Onun gibi daha kaç fedakar insanımızın emeği olduğu araştırılmaya değer bir husustur. Aşağıya Kumru İHL’nin ilk müdürlerinden olan Rahmi YARAN hocamızla yapılan söyleşiyi alıyorum. Umarım o zamanın şartlarına dair bilgi almak isteyenler için faydalı olur.

A. Çapku: Kıymetli hocam, Kumru’ya İHL müdürü olarak gelişiniz nasıl oldu?
(Doç. Dr.) Rahmi Yaran: Ben Kastamonu İmam Hatip Lisesi’nde öğretmendim. O zamanlar askere gidenlerin memuriyetle ilişiği kesilir, askerlik sonrası yeniden görev başı yapardı. Ben de açıktan atama ile Kumru’ya geldim. Mart 1977 yılı idi. Dört seneye yakın orada kaldım.

A. Çapku: Kumru İHL’nin ilk yeri neresi idi?
R. Yaran: İlk bina Afiyet Lokantası’nın üstünde idi. Yanında Bahri’nin Kahvesi denilen bir yer vardı. Okulun ilk müdürlüğüne o zamanlar Kumru Lisesi’nde öğretmen olan Adnan bey vekalet etmiş. Daha sonra Gölköy’den Abdullah Özbek gelmiş ve o da birkaç ay kalmış herhalde. Daha sonra ben görev başı yaptım. Tabi okulumuz bir ev görünümünde idi. Bahçesi falan yoktu. Önü yol ve kaldırım idi. Törenleri, İstiklal Marşı’nı falan orada yapardık. Dahası okulun önü o zamanlar bir tür garaj idi. Fatsa arabaları oradan kalkardı. Müdür odası ikiye iki metrelik küçük bir oda şeklindeydi. Okulumuzun konumu ve içinde yaşanılan dönem olarak sıkıntılı idik.

A. Çapku: Ne tür bir sıkıntı?
R. Yaran: Anarşik bir ortam belki henüz Kumru’da yoktu fakat bir şekilde bu hissediliyordu. Onun için biz, bir an evvel o binadan ayrılmayı istemiştik. Önce Kumru’nun girişinde ormanlık bir arazi vardı (şimdilerde Kumru otogarı) orası düşünüldü. Olmadı. Daha sonra Ayvalı/ Kömerik yolunda bir yere bakıldı. Orası da uzak bulundu ve başka sebeplerden dolayı o da olmadı. Bu sefer Fizme yolunda Celal isimli birinin evi okul binası olarak tutuldu. Böylece okulumuza ait bahçesi olan, şehrin gürültüsünden uzak bir yere geçmiş olundu. Bina olduğu için okul havası belki arzu edilir ölçüde yoktu ama eskisinden çok daha iyi idi.

A. Çapku: İlk zamanlar talebe sayısı ve halkın ilgisi nasıldı?
R. Yaran: İlk zamanlar 100 kadar talebemiz vardı. O zamanlar kız talebe yoktu okulumuzda. Talebe sayısı her sene artıyordu. Zannediyorum Kumru Lisesi’ndeki talebe sayısı da aşağı yukarı aynı idi belki İHL’ninki daha fazla idi. Bazı derslerin hocasını bulmakta zorlanırdık. Kimi zamanlar ben Lise’deki derslere girerdim kimi zaman da Lise’deki hocalar İHL’ne derslere girerdi. Böyle karşılıklı gidiş gelişlerle boş dersleri kapatmaya çalışırdık. Lise’deki talebelerimiz de seviye olarak iyi idiler. Tabi talebelerimizde ciddiyet, okulumuzda disiplin vardı.

Bu okulların yapılmasında halkın büyük teveccühü vardı. Dernek başkanımızla okula yardım amaçlı fındık toplardık. Kendimize ayırdığımız tatilimiz falan pek yoktu. Şöyle bir hatıram vardır: Okulu yeni tuttuğumuz binaya taşıyacağız. Tabi bu arada kızımın doğumu yaklaşmıştı. Kumru’da o zamanlar hastane olmadığı için Fatsa’ya gitmemiz gerekiyordu. Okul işlerinin yoğunluğundan ben, hanımımla fazla ilgilenememiştim. Yeri geldiğinde espri kabilinden hâlâ sitem alırım bundan dolayı!

A. Çapku: O günkü öğretmen öğrenci ilişkileri nasıldı?
R. Yaran: O günkü öğretmen öğrenci münasebeti daha farklı idi. O zamanın velisi de öyle idi. Ben bazen geceleyin öğrencilerimi ziyaret ederdim. Bir kısmı ailesinden uzaktı. Ne yapıyorlar, ihtiyaçları nelerdir diye gezerdik. Kahvehaneleri arkadaşlarla gezerdik oralarda öğrencimiz var mı yok mu diye. Kahvehane sahibi ve veliler bundan asla rahatsız olmazlar hatta bize teşekkür ederlerdi siz bizim talebelerimizle yakından ilgileniyorsunuz diye. Öğrenciler öğretmenlerine daha bir saygılı idi. Bu saygıyı bazen kötüye kullanmış öğretmenler olmuş mudur? Hepimiz insanız bazen ölçünün kaçtığı da olur. Fakat bunlar iyi niyetle yapılmış davranışlardır herhalde. Yine o zamanlar sınıfta kalmak vardı.

Benim gördüğüm şudur: Kumru’da o zamanlar ciddi bir kütüphane ve kitapçı yoktu. Ancak bizim talebelerimiz çalışkan ve disiplinli idiler. Bir yerlere gelmek istiyorlardı. Bir heyecan vardı. Onların hemen her biri şimdi bir yerlerdedir. Öğretmen arkadaşlar da gayretli idiler.(1)

******
(1)- Rahmi Yaran hoca bazı öğretmen arkadaşlarının isimlerini de vermektedir. Hocaların gayreti konusunda şunu söyleyebiliriz: Kumru İHL’ne müdür olmuş zevata baktığımızda hemen her biri gerek akademik gerek idari sahada şu an çok daha üst mevkidedirler. Onların bu gayreti herhalde talebelerine de yansımış olsa gerektir.

A. Çapku: İmam Hatiplerin dinî alan dışındaki sahalarda gerekli eleman yetiştiremediği eleştirisine ne diyorsunuz?
R. Yaran: Benim kanaatimce farklı sahalarda yetişmiş de olabilir. Çünkü İmam Hatip mezunu olup da hukuk, edebiyat, spor, sanat gibi alanlarla kendini yetiştirmiş insanlar o makama geldiklerinde, bu imam hatiplidir denilmiyor. Tabi İmam Hatipler bir sporcu veya başka alanlarda eleman yetiştirme yeri değildir. Eğer talebede kabiliyet varsa o zaten kendini yetiştirir. Bir de son zamanlarda İmam Hatip Lisesi mezunu olanlar adeta cezalandırılıyor. Bundan dolayı bir kısmı da İmam Hatip mezunu oluşunu gizleme ihtiyacı hissediyor. Asıl olan ilim âlemine, dinî ilimlerde insan yetiştirmiş olmasıdır. Eğer bizler bir şeyler ile övünecek isek kendi sahamızda insan yetiştirmiş olmakla övünebiliriz.

Şunu bilmemiz gerekir. Kızında erkeğinde bu halkın cehaletten kurtulup okumasında İmam Hatiplerin büyük katkısı olmuştur. Halkta genel olarak okumaya karşı bir ilgisizlik vardı. Her şeyden evvel okullar yakın değildi. Dolayısıyla veli, çocuğunu uzağa göndermeye çekinirdi. Özellikle kızları için bu husus daha önemli idi. Uzağa gidenlerin önemli bir kısmı ise okulu bitiremeden geri dönerdi. Geri dönenden de halk memnun değildi. Halkımız, çocuğum eğitim alsın biraz da dindar olsun diyordu. Halkın bu okullara teveccühü ve İmam Hatiplere güven duyması Türkiye çapında, öyle zannediyorum ki, genel öğrenci sayısında da bir artışa sebep olmuştur. Onun için kendi imkanları ölçüsünde değerlendirilecek olursa İmam Hatiplerin başarısız oldukları söylenemez.

A. Çapku: Halkımızın bu okullara teveccühünün sebebi/ sebepleri ne olabilir?
R. Yaran: Ramazanlarda, kandil gecelerinde biz İmam Hatip hocaları ve talebeleri camide halkın içinde yer alırdık. Vaaz ederdik, Kur’an okunurdu. Halkla iç içe idik. Bizde okuyan talebeler dinî bilgileri de edindikleri için büyüklerine daha bir saygılı, derslerinde başarılı ve heyecanlı idiler. Böylece güven problemi halledilmiş oluyordu. Kumru’daki din görevlilerinden de destek görürdük. Nutkullo Hoca, Mehmet Özbek, Ömer Fatsa gibi hocalarla da yakından görüşürdük. Herhalde bütün bunların güven ortamının oluşmasında katkısı vardır. Öyle hatırlıyorum ki, ben Haseki Eğitim Merkezi’nde okumak için Kumru’dan ayrılırken halk beni uğurlamaya gelmiş ve ardımdan ağlamışlardı. Böyle bir samimiyet ortamı vardı.

A. Çapku: Hocam çok teşekkürler.
R. Yaran: Bil-mukabele. (2)

*******
(2)-Bu söyleşiyi 05.03.2008 tarihinde Rahmi Yaran hocamızın MÜİF’teki odasında gerçekleştirdik.

Hâmiş:

– Kumru İHL tarihçesine dair okul müdürlüğü yapmış muhterem hocalarımız ve okulun yapımında emeği geçen pek çok büyüğümüzden sağlıklı bilgi alınabilir.

– 3 Ağustos 2008 tarihinde Kumru İHL mezunları için buluşma ve tanışma günü düzenleyen kıymetli zevatı tebrik ediyorum. Niyetleri makbûl, sa‘yleri meşkûr olsun.

Hürmet ve muhabbetlerimle.

Ahmet ÇAPKU /İSTANBUL
30.06.2008

AHMET ÇAPKU YAZILARI kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

DÜZEYİMİZ BU!/BEKİR AKKAYA/KUMRU TV

Bir yazarın bir yazısının derinliği o yazının okunmasında sizleri başka bir dünyaya götürmesi ve size farklı bir ufuk aşması ile orantılıdır. Benim görüş ve düşüncelerime tercüman olan ve beni geliştiren aynı zamanda bana bir derinlik sağlayan her türdeki yazı, kitap benim için kıymetlidir. Bilinen ve tekrarlanan her türlü eylem ve oluşum bu anlamda zaman kaybından başka bir şey değildir.

Ben şahsen gazetelerde bazı köşe yazarlarını özellikle takip ederim. Yazarın dünya ve ahret görüşü bu noktada beni pek ilgilendirmez. Mesela Oral Çalışlar’a bir hayranlığım olduğu gibi Mehmet Altan’ın yazılarını da hiç kaçırmam. Gülay Göktürk’e bayıldığım kadar Ahmet Altan’da okurum. Burada isimlerini zikretmediğim bir çok isimde var tabi.

Ahmet Altan’ın son okuduğum yazısının başlığı “Düzeyimiz bu mu?” idi. Giriş cümlelerine bayıldım doğrusu. Yazı şöyle başlıyor. “Sizi bilmem ama ben insanlar arasındaki farkları, görüş ayrılıklarının değil, entelektüel ve ahlaki düzeylerinin yarattığına inanırım.
Belki de çocukluğumda okuduğum kitapların etkisiyle hep aristokratların davranışlarını hatırlarım.
Bir şafak vakti birbirlerini öldürmek için bir ormanın kıyısında buluşan iki “rakibin” düellodan önce birbirlerini selamlayışları, hayatları pahasına da olsa kurallara uymaları, silahlarını doğrulttuklarında bile kibarlıktan uzaklaşmamaları, asla hileye sapmamaları hoşuma gider benim.
Aristokratların çoktan kaybolup gitmelerine rağmen “soylu” sözcüğünün her dilde bir övgü olması sanırım onların bu özellikleri yüzündendir.
Düzeylerinden, zarafetlerinden asla taviz vermemeleri, “gülünç” duruma düşmektense ölümü tercih etmeleri, hayatlarının en zor anında bile soğukkanlılıklarını bozmamaları bu “sınıfı” tarihin en özenilen sınıfı yapmıştır.
Artık aristokratlar yok.
Ama “soyluluk” hayatımızın içinde önemli bir değer olarak varlığını sürdürüyor. ………….”

İşin doğrusu ben de Ahmet Altan gibi düşünüyorum. İnsanların görüş ve düşünceleri pek önemli değil. Önemli olan entelektüel ve ahlaki düzeyleri. İnsanı farklı kılan da ben de inanıyorum ki ahlaki düzeyleri kibar davranışlarıdır.

Düzeyli insanların “ahlaksız” olarak değerlendirdiği fiiller içersinde bulunduktan sonra bir insanın şu görüşçü bu görüşçü olması pek anlam ifade etmez. Şu okulu bu okulu bitirmenin ya da şurada burada yaşamanın da bir anlamı olmaz. Önemli olan bir ilke bir ahlak ve o ahlak içersinde bulunabilmek ve herkesin yaptığı sıradan davranışları yapmamaktır.

Kendini farklı gören ya da farklı görülmesini arzu eden herkes görüş ve düşüncesinden önce tavır ve davranışlarını ortaya koymalıdır.

Kimse kimsenin kafasının içersindeki düşüncesini ya da görüşünü ölçüp biçemez. Bana göre hiçte önemli değildir. Şucu bucu olmak ya da şu partili bu partili olmak hiç mi hiç önemli değildir.

Basit bir konuşmada ya da ufak bir ilişkide kişinin farkı da ortaya çıkar. Adamın görüşünden çok davranışları ahlaki bir durumu kişinin derinliğini de gösterir.

Biri birini uygunsuz bir biçimde bir yerlere ihbar ediyorsa ya da biri birini örtülü ya da açık tehdit ediyorsa derin adamlıktan ve birikimlilikten söz edemez. Farklı olduğunu düşünen farklı davranmak ya da farklı bir davranış içersinde olmak zorundadır. Derinliği olanlar çukur işlerden ve davranışlardan da uzak durur. Başka bir söze de hiç gerek yoktur… Bekir AKKAYA/KUMRU TV

DÜŞÜNCE VE YORUM kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

HOCAMIZ AHMET ÇAPKU’NUN KİTABI YOK SATIYOR!

Sitemiz yazarlarından ve daha çok Kumru’muzda yaşamış alimlerimizin ve din adamlarımızın hayatlarını büyük bir titizlikle araştırarak yazılarını sitemiz ziyaretcileri ile paylaşan ve yakinen tanıdığımız Araştırmacı Yazar Dr. Ahmet Çapku Hocamızın “Halil Hoca-Halil Tatlıgül” adındaki 440 sayfalık kitabı okuyucularla buluştu. Kayahan Yayınlarından çıkan kitap Bölgemiz alimlerinden Halil Tatlıgül Hoca’nın hayatını içeriyor.

Hocamız Ahmet Çapku’nun titizlikle ve büyük emek sarfederek hazırladığı kitap Kumru’da yok satıyor. Bütün Türkiye’de yayınevlerinde satışa sunulan kitap son derece kapsamlı ve baskı kalitesi ile mükemmel. İnternette de satışa sunulan kitap Halil Hoca’yı tüm yönleri ile ele alıyor.

Araştırılan konuların belgelere dayandırılması ve fotoğraflarla desteklenmesi kitabı daha da anlamlaştırıyor. Ayrıca böyle kapsamlı bir kitap ve araştırma çevremizde ilk olmakla birlikte, bir örneklik oluşturması açısından da önem kazanıyor.

http://www.kumru.org(kumru haber) sitemizde yayınlanan hocamızın yazılarının böyle bir kapsamlı kitaba dönüşmesi bizim açımızdan da büyük bir mutluluk kaynağı oluyor. Sitemiz adına hocamızı tebrik ediyor, yeni çalışmalarını bekliyor, ziyaretçilerimize kitabı özellikle edinmelerini ve okumalarının öneriyoruz. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU
Kitabı edinebileceğiniz adres: www.kitapyurdu.com'dan satın alhhttp://www.kitapyurdu.com/kitap/434582/halilhocahaliltatligul

HABERLER kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

EĞRİ ÖĞÜT/ ABDURRAHİM KARAKOÇ

Hatadan,günahtan,suçtan söz etme
İnkarcı gav..tın gönlü kırılır
Sokakta açılan kıçtan söz etme
Sana yobaz diye damga vurulur

***
Bozulsun töresi ilin obanın
Bedenler tutsağı olsun modanın
Oğlu öfkelenir dümbük babanın
Omuza dökülen saçtan söz etme
***
Yeter daha fazla söyletme beni
Boynuzu en iri,en çok medeni
Sonra her toplumdan kovarlar seni
Babası belirsiz p..ten söz etme
***
Bilinmez düşman kim dost hangi safta
Hisler piyasada akıllar rafta
Yapışır alnına bir başka yafta
Mağdurdan,mazlumdan,açtan söz etme
***
Konuşmak istersen hanyadan konuş
İkinci üçüncü dünyadan konuş
Kore’den,Küba’dan,Kenya’dan konuş
Hep dışa dönük ol, içten söz etme
***
Ağzına sığanı yutsun balıklar
Düşünsün düşünsün dursun culuklar
Varsın kanımızı emsin sülükler
Bırak intikamdan,öçten söz etme

Abdurrahim Karakoç

ŞİİR kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KUMRU MEHTERAN ÇOŞTURUYOR! (VİDEO)

Aylardır yapılan çalışmalar nihayet karşılığını buldu ve Kumru İlçesi bir Mehter Takımı’na kavuştu. Din Görevlileri Dernek Başkanı Fahri Gürgezoğlu yönetimindeki çalışmalarını tamamlayan

Mehter Takımı resmen görevine başladı

Kumru Belediye Başkanı Ticabi Civelek Mehter Takımı’nın, Kumru Din Görevlileri Derneği tarafından gündeme getirildiğini ve Belediye olarak ta kendilerine destek verdiklerini belirterek ; “Bu oluşum Karadeniz Bölgesinde ilk olarak bize nasip olmuştur. Bundan dolayı gururluyuz. Bir geleneği yaşatmak adına, ve “ilk” adına bazı çalışmalara imza atmak bizim yenilikçi ve ilerici bir çalışma anlayışımızın bir göstergesidir.

Ben bu noktada, başta Başta Kumru Müftülüğü olmak üzere Din Görevlileri Derneği’ne ve Mehter Takımın’da yer alan; Muharrem Alkasan, Sezai Türkoğlu, Mehmet Kaysı, Nadir Verimli, Aydın Ağa, Mehmet Asma, Asım Ünce, Muhharem Bayrak, Cengiz Türkyılmaz, Hasan Güven, Yaşar Bölüş, Fuzile Aksoy, Erkan Dağcıoğlu, Eyüp Kuru, Hasan Koca, Ertuğrul Emiroğlu, Uğur Serdar, Volkan Toraman, Selçuk Öneş, Doğan Anlayışlı, Kadir Arın, Hüseyin Evet, Murat Kasap ve Bayram Perik’e özellikle teşekkür ediyorum. Bu noktada bu kadroyu organize eden ve çalıştıran Fahri Gürgezoğlu ve Sezai Türkoğlu’nu tebrik ediyorum.” dedi.

Bu arada, Mehter Takımı’nın 4 aylık bir yoğun çalışma döneminden sonra görücüye çıkması üzerine KUMRU TV’nin sorularını cevaplandıran Din Görevlileri Derneği Başkanı Fahri Gürgezoğlu, “Biz bu işe gönül vererek ortaya koyduk. Artık buna sahip çıkmak Kumruluların görevidir. Biz görevimizi yaptık ve bunu başarmış olmanın mutluluğunu yaşadık. Bundan böyle, başarılamayacak gibi görünen, göz korkutan projelerin, gönül birliği içinde ve dayanışma ortamında ortaya konmamasının mümkün olmadığını göstermek istedik.” dedi.

Gürgezoğlu, Mehter Takımı’nın oluşmasında tamamen bir gönül birliğinin olduğunu altını çizerek; “Burada hiçbir kimse herhangi bir beklenti içinde olmadı. Burada ortak paydamız Kumru İlçemizin tanıtımı ve şanlı Türk Tarihimizin güzel geleneklerini, günümüze taşımak ve yeni nesillere tanıtmak-yaşatmaktı.” şeklinde konuştu. WWW.KUMRU.TV

HABERLER kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Öğüt niteliğinde 100 güzel söz…

1 A.France
Az anlamak, ters anlamaktan iyidir.
2 A.J. Cronin
Üzülmek, yarının sıkıntısından bir şey eksiltmez, sadece bugünün gücünü tüketir.
3 Allen
Dünyanın gördüğü her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumdu, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi.
4 Andre Gide
Anı yazmak, ölümün elinden bir şey kurtarmaktır.
5 Arap Atasözü
Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.
6 Aristoteles
Ruhun güzelliği, bedenin güzelliği kadar kolaylıkla görülmez.
7 Atatürk
Bilgi kuvvettir.
8 Augustinus
Şurada burada güçlü adımlarla dolaşmaktansa, doğru yolda sekerek yürümek daha iyidir.
9 Bailey
Büyük işler gibi, büyük düşüncelerin de davula ihtiyaçları yoktur.
10 Baltasar Bracias
Basit bir insanın elinden geleni yapabilmesi, zeki bir insanın tembelliğinden çok daha değerlidir.
11 Bernard Shaw
Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz.
12 Boileau
Kusurlarınızı size söyleyebilecek arkadaşlar bulun.
13 C. Şehabettin
Alnını ne kadar dik tutarsan yere o kadar sağlam basarsın.
14 C. Şehabettin
Hayat merdivenlerini çıkarken, insanlara iyi davranalım. Çünkü inerken gene aynı insanlara rastlayacağız.
15 C.W.Shwab
Bir çiçeğin kokusu ne ise bir insanin şahsiyeti de odur.
16 Charles Baudlaire
Sıkı bir araştırma yapılırsa görülür ki, iş, herhangi bir eğlenceden çok daha az sıkıcıdır.
17 Chaucer
Aklı kıt olan dilini tutamaz.
18 Claude Peppeer
Hayat bir bisiklete binmek gibidir. Pedalı çevirmeye devam ettiğiniz sürece düşmezsiniz.
19 Curt Goetz
Zaman büyük bir öğretmendir; ne yazık ki bütün öğrencilerini öldürür.
20 Çehov
Yalan kadar insanı alçaltan bir şey yoktur.
21 Çin Atasözü
Başkalarını azarlar gibi kendini azarla, kendini affeder gibi başkalarını affet.
22 Çin Atasözü
Dostunun alnındaki sineği baltayla kovalama…
23 Çin Atasözü
Fısıldanan sözler, çok kere yüksek sesle söylenenden daha uzağa giderler.
24 Çin Atasözü
Sevinçli anında kimseye vaatte bulunma. Öfkeli anında kimseye cevap verme.
25 Delille
Ana babalarımız tesadüfle, arkadaşlarımız seçimle kazanılır.
26 Ebner-Eschenbach
Bizi esas yoran yaptığımız iş değil, yapmadan kenarda bıraktığmız işlerdir.
27 Edebali
Faydalı ile faydasızı ayırdedebilenler, bilgi sahibi olanlardır.
28 Epiktetos
Allah bütün insanları mesut olmaları için yaratmıştır, bedbaht oluyorlarsa kendi hataları yüzünden oluyorlar.
29 Firdevsi
Bilgili olan güçlü olur.
30 Firdevsi
Her istediğini yapamıyorsan yapabileceğin şeyleri iste.
31 Firdevsi
Tembellik bir adamı esir yapar.
32 G. Moore
Gerçek olan bir tek yarış vardır, insanlık yarışı.
33 G.Greene
Başkalarının ıstırabını unutmak kolaydır.
34 Gandi
Altın prangalar demir olanlarından çok daha kötüdür.
35 Goethe
Kimse bizi aldatamaz, biz ancak kendi kendimizi aldatırız.
36 Goethe
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
37 Huang-Çe
Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin.
38 Hz. Ali
Bilenin susması, bilmeden söylenen söz kadar çirkindir.
39 Hz. Mevlana
Toprakta biten güller solar gider. Gönülde biten güller ise kalıcı ve hoştur
40 Hz. Muhammed
Cahil cesur olur.
41 Hz. Muhammed
Acı da olsa doğruyu söyleyiniz.
42 İ. İnönü
Çektiğimiz sıkıntı parasızlık sıkıntısı değil, bilgi sıkıntısıdır.
43 İbn-i Mes`ud
İnsanın bilmediği birşey için bilmiyorum demesi de bir ilimdir.
44 Ivan Pavlov
Asla herşeyi bildiğini sanma. Gerçekten çok bilgili olsan da “ben cahilim” diyebilecek cesaretin olsun.
45 J. Howells
Dünyayı yönetenler; kalem, mürekkep ve kağıttır.
46 J. J. Rousseau
İnsanlar ömür kısadır derler ama, yine de onu kısaltmak için ellerinden geleni yaparlar.
47 J.B.Moliere
Bilgili bir ahmak, cahil bir ahmaktan daha ahmaktır.
48 John F. Kennedy
Kriz kelimesi Çince yazıldığında iki harften oluşmakta; bu harflerin biri tehlikeyi, diğeri ise fırsatı temsil etmektedir.
49 John Webster
Doğruluk, hayatta, iyi bir namın en iyi dostudur.
50 Kaşgarlı Mahmut
İşaret olsa yol saptırılmaz, bilgi olsa söz saptırılmaz.
51 Katherine Mansfeild
Aç insan kolay kandırılır.
52 Kızılderili Atasözü
Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimiz eşit oluruz.
53 Konfiçyus
Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan herşeyi onun etrafında döner
54 Konfüçyus
Düşünmeden öğrenmek zaman kaybetmektir.
55 Konfüçyüs
Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.
56 Kore Atasözü
Bıçak kendi sapını kesmez.
57 L.Y. Rauch
Durmak ölüm, taklit uşaklıktır; çalışmak ve yetişmek ise hayat ve özgürlüktür.
58 La Rochefoucauld
Yanıldığını asla kabul etmeyenler, en çok yanılanlardır.
59 Landor
Geç kalan adalet adaletsizliktir.
60 Lao Tse
Kötülüğü adaletle, iyiliği iyilikle karşıla.
61 Lao-tzu
Başkalarına karşı zafer kazanan kuvvetlidir, kendi nefsine karşı zafer kazanan ise kudretlidir.
62 Lichterberg
Küçük hediyeler dostluk, büyük hediyeler sevgi meydana getirir.
63 M. İkbal
Aşk kılavuz istemez, tek başına yol alır.
64 Malik bin Dinar
Allah Teala bir kalbi, kendisinden hayayı gidermekle cezalandırdığı kadar hiçbir şeyle cezalandırmamıştır. 65 Mark Twain
Her zaman doğruyu söyle; ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.
66 Mark Twain
Üzüntü kendi kendini giderir, ama mutluluğun tam zevkini çıkarmak için onu paylaşacağınız birinin olması gerekir.
67 Mevlana
Gönlü aydın bir kişiye kul olmak, padişahların başına tac olmaktan iyidir.
68 Montaigne
İnsanın gözü karanlıkta da iyi görmez, çok parlak ışıkta da.
69 Montaigne
İnsanlar başaklara benzerler, içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.
70 Oscar Wilde
Bir dostun üzüntüsüne herkes katılır, başarılarına ise ancak yüksek ruhlular sevinir.
71 Oscar Wilde
Herkes benim düşünceme katılırsa, yanılmış olmaktan korkarım.
72 Phythagoras
En eski ve en kısa kelimeler olan “evet” ve “hayır”, konuşulurken en çok düşünülerek harcanması gereken kelimelerdir.
73 Pir Sultan Abdal
Cehennemde ateş yoktur, her insan ateşini bu dünyadan götürür.
74 Pompey
Biraz bilmek tehlikelidir. Ya derinliklerden iç ya da bilgeliğin tadını tatmaya kalkma! Çünkü sığ sular beyni zehirler, bol sular insanı temizler.
75 Roosevelt
Ayakta ölmek diz üstü yaşamaktan daha iyidir.
76 Rus Atasözü
İnsanı elbisesine göre karşılar, bilgisine göre uğurlarlar.
77 S.L.Braundon
Başkalarının yolunda yürüyenler, ayak izi bırakmazlar.
78 Schiller
Dostu severim ama düşmanı da… Dost gücümü, düşman ödevimi gösterir.
79 Seneca
Gerçek, gecikmeyi sevmez.
80 Shakespeare
Sabrı olmayanlar ne kadar fakirdirler.
81 Socrates
Haksızlık yapmak, haksızlığa uğramaktan daha acıdır.
82 Syrus
Bizzat katlanamadığınız eziyete başkasının tahammül etmesini istemeyiniz.
83 Şirazlı Sâdi
Akıllılar istedikleri şeyi, akılsızlar başkalarının istediğini öğrenir.
84 T. Lowell
Düşüncelerini değiştirmeyenler yalnızca deliler ve ölülerdir.
85 T.Carlyle
Uyanan bir düşünce kolay kolay uyuyamaz.
86 T.S.Eliot
Bazıları ışığın, bazıları gölgenin peşine düşer.
87 Theognis
Yeryüzünde açlıktan ölenlerin sayısı, tokluktan ölenlerden çok daha azdır.
88 Thomas Edison
Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
89 Tolstoy
Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.
90 Victor Hugo
Çalışma uçup gidebilen bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zordur.
91 Victor Hugo
Çalışmak, uçup gidebilecek bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir alışkanlıktır.
92 Victor Hugo
Gerçek bilgi, seciyenin ve medeniyetin temelidir.
93 W. Brudzinski
Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler.
94 W. E. Channing
Kararsızlık ve gecikme, başarısızlığın sebebidir.
95 W. Reich
Bugün çıktığımız her basamak, yarınki hayatımızın temelidir.
96 W.S. Landor
Büyük görünen birçok adam, yakından bakılınca büyüklüklerini kaybederler.
97 William Hazlitt
Giysilerini kendilerinin en önemli yanı sayanlar genellikle giysilerinden daha değerli olamazlar.
98 William James
Yanlış anlayanlar tarafından söylenen bir doğrudan daha kötü hiç bir yalan yoktur.
99 Yunus Emre
Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen.
100 Yunus Emre
Çok mal haramsız, çok söz yalansız olmaz.

İKTİBAS kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İSTANBUL KUMRULULAR DERNEĞİNDEN SİTEMİZE TEŞEKKÜR PLAKETİ

2000 yılından bu yana yayınını aralıksız sürdüren ve Kumru ilçesinde ilk olma özelliğinin yanı sıra Kumru ilçesinin en çok ziyaret edilen http://www.kumru.org (Kumru Haber) internet sitesi bu kez de İstanbul Kumrulular Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından plaketle ödüllendirildi.

http://www.kumru.org internet sitesi adına teşekkür plaketi site sorumlusu ve editörü Bekir Akkaya’ya Kumrulular Eski Dernek Başkanı Celalettin Dervişoğlu ve dernek kurucu üyelerinden Mali Müşavir Mustafa Çaya dernek adına birlikte verdi. Dernek Başkanlarından Celalletin Dervişoğlu: “ Kumrulular Derneği olarak İstanbul’da tüm arkadaşlarımızla birlikte büyük bir gayret gösteriyoruz. Bir çok öğrenciye burs bir çok insana yardım ulaştırıyoruz. Yaptığımız çalışmalarda Kumrumuzdan bizlere katkınız için sizlere teşekkür etmeye geldik. Mazeretiniz nedeniyle İstanbul’da yaptığımız şenliklere katılma imkanınız olmamıştı. Bu nedenle de İstanbul’da etmek istediğimiz teşekkürü sizleri ziyaret etmeye dönüştürdük. Tüm arkadaşlarımız adına teşekkür ediyorum.” Dedi.

Sitemiz adına Bekir Akkaya’ya teşekkür anında Kumrumuzun değerli Avukatlarından Hakan Çetik ve Kumrumuzun Değerli Cumhuriyet Savcılarımızdan Zülkarneyn Kısık’ta hazır bulundu. KUMRU HABER/KUMRU

HABERLER kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Aşksızlara verme öğüt/YUNUS EMRE

Aşksızlara verme öğüt öğüdünden alır değil
Aşksız âdem hayvan olur hayvan öğüt bilir değil

Kara taşa su koyarsan elli sene ıslatırsan
O taş yine kara taştır hünerli taş olur değil

Taştan çıkar türlü sular ayağında pişer neler
Cahil gönlü taştan beter cahil yola gelir değil

Şah balaban şahin doğan güzel övmüş onu öven
Doğan zayıf olur ise doğanlıktan kalır değil

Güneşler güneşi gitti ahireti teşrif etti
Cahil onu öldü sanır o hiç ölmez ölür değil

Yunus olma cahillerden ırak kalma ehillerden
Cahil salih olur ise cahillikte kalır değil
__________________
Cümleler doğrudur sen doğru isen. Doğruluk bulunmaz sen eğri isen. (Yunus Emre)

ŞİİR kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ÖĞÜT /Karacaoğlan

Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan, gönülden geçici olma.
Yiğidin başına bir iş gelirse
Onu yâd ellere açıcı olma.

Mecliste arif ol, kelâmı dinle
El iki söylerse sen birin söyle
Elinden geldikçe iyilik eyle
Hatıra dokunup yıkıcı olma.

Dokunur hatıra kendini bilmez
Asilzâdelerden hiç kemlik gelmez
Sen iyilik eyle, o zayi olmaz
Darılıp da başa kakıcı olma.

El ariftir yoklar senin bendini
Dağıtırlar tuzağını fendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Kat’i yükseklerden uçucu olma.

Karacaoğlan söyler sözün başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni her mecliste küçük düşürür
Kötülerle konup göçücü olma.

Karacaoğlan (1606-1679)

ŞİİR kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

EYÜP FATSA’DAN KUMRULULARA MÜJDELİ AÇIKLAMALAR

Yayla şenlikleri münasebetiyle Kumru’ya gelen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa Kumru’ya yönelik bazı hizmetlerin kısa zaman içersinde bitirileceğini söyledi. Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa “ Tüm Ordu’da yaptıklarımız ortada ve aynı tempoda çalışmalarımız hızla devam ediyor . Kumru’da da yaptıklarımızı sizler zaten biliyorsunuz.” Dedikten sonra şu açıklamayı yaptı.

“Bu söylediklerimi müjde olarak kabul edebilirsiniz. Ve ilk kez burada açıklıyorum. Kumru’ya yönelik bugüne kadar yaptıklarımızın yanına ilave olarak önemsediğim şunlar kısa zamanda kesinlikle gerçekleşecek. Kumru’muza kesinlikle şehitlerimizin anısına bir şehitler anıtı yapılacaktır. Bunun yanı sıra Kumru ilçesinde tüm elektrik direkleri yeraltına indirilecektir.”

Kumru Belediyesinde Kumrulularla bir araya gelen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa konuşmasını şöyle sürdürdü. “ Kumru –Fatsa arası yolu yılsonuna kadar anahtar teslim tamamen bitirilmiş olacaktır. Yine Kumru ile Niksar arasındaki yol çalışmaları devam etmektedir.” Açıklamasının ardından Kumru’da “il tipi bir sağlık ocağının da yapılacağını” söyledi. Adliye Sarayının da kesinlikle kısa zamanda yapılmaya başlayacağını ifade eden Eyüp Fatsa Kumru’ya modern bir sanayi sitesinin de kurulacağı müjdesini verdi.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa : “Biz ne söylüyorsak onlar kesinlikle gerçekleşecektir. Kumru’da yapılacak bu hizmetlerin yanına kesinlikle bir Meslek Yüksek Okulu açılacağını ve bu söylediklerinin en kısa zamanda yerine getirileceğini özellikle vurguladı.

Kumru’nun girişinin modern bir park haline getirileceğini söyleyen Eyüp Fatsa “Şehitler Anıtı, İl Tipi Sağlık Ocağı, Sanayi Sitesi, Adliye Sarayı ve Meslek Yüksek Okulu’nun Kumru’da kısa zamanda başlanarak bitirileceğini” özellikle vurguladı. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

HABERLER kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »